Delighted (Çok memnun): I'm delighted to meet you. - Seninle tanıştığıma çok memnunum.
Tired (Yorgun): I'm so tired, I need to get some sleep. - Çok yorgunum, biraz uyumam gerekiyor.
Eager (Hevesli): She's eager to start her new job. - Yeni işine başlamak için hevesli.
Relieved (Rahatlamış): I felt relieved after the exam was over. - Sınav bittikten sonra rahatlamış hissettim.
Worried (Endişeli): He seems worried about his health. - Sağlığı hakkında endişeli görünüyor.
Excited (Heyecanlı): I'm excited about our trip next week. - Gelecek haftaki gezimiz için heyecanlıyım.
Furious (Çok öfkeli): She was furious when she found out. - Haberi öğrendiğinde çok öfkeliydi.
Grateful (Minnettar): I'm grateful for your help. - Yardımın için minnettarım.
Confused (Kafası karışmış): I'm confused about the directions. - Yönergeler konusunda kafam karışık.
Determined (Kararlı): She's determined to pass the test. - Testi geçmekte kararlı.
Brave (Cesur): He's a brave man to admit his mistakes. - Hatalarını kabul eden cesur bir adam.
Joyful (Neşeli): It's a joyful moment for all of us. - Hepimiz için neşeli bir an.
Curious (Meraklı): She's always been a curious child, asking lots of questions. - Her zaman meraklı bir çocuk oldu, çok fazla soru soruyor.
Impressed (Etkilenmiş): I'm impressed by your dedication to the project. - Proje konusundaki adanmışlığın beni etkiledi.
Annoyed (Sinirli): He was annoyed by the constant noise. - Sürekli gürültüden sinirli oldu.
Nervous (Gergin): He was nervous before the presentation. - Sunumdan önce gergindi.
Embarrassed (Mahcup): I was embarrassed by my mistake. - Hatası nedeniyle mahcup oldum.
Disappointed (Hayal kırıklığına uğramış): I was disappointed with the result. - Sonuçtan hayal kırıklığına uğradım.
Surprised (Şaşırmış): I was surprised by her sudden visit. - Aniden ziyaretiyle şaşırdım.
Jealous (Kıskanç): He's jealous of her success. - Onun başarısını kıskanıyor.
Satisfied (Memnun): I am satisfied with my exam results. - Sınav sonuçlarımdan memnunum.
Proud (Gururlu): They are proud of their country. - Ülkeleriyle gurur duyuyorlar.
Anxious (Endişeli): I'm anxious about my interview. - Mülakatım konusunda endişeliyim.
Shocked (Şokta): I was shocked to hear the news. - Haberi duyunca şoka girdim.
Gloomy (Kasvetli): The weather was gloomy today. - Hava bugün kasvetliydi.
Generous (Cömert): My uncle is a generous man. - Amcam cömert bir adam.
Greedy (Açgözlü): He is too greedy for his own good. - Kendi iyiliği için çok açgözlü.
Lazy (Tembel): You are too lazy to clean your room. - Odamı temizlemek için çok tembelsin.
Stubborn (İnatçı): My friend can be very stubborn at times. - Arkadaşım bazen çok inatçı olabilir.
Sensitive (Duygusal): She is sensitive to criticism. - Eleştirilere karşı duygusal.
Honest (Dürüst): She is an honest person. - O dürüst bir kişi.
Reliable (Güvenilir): This car is very reliable. - Bu araba çok güvenilir.
Adventurous (Macera dolu): He is an adventurous traveler. - O, macera dolu bir gezgin.
Polite (Kibar): You should be more polite to your elders. - Yaşlılara karşı daha kibar olmalısın.
Rude (Kaba): It's rude to interrupt people when they're speaking. - İnsanlar konuşurken onları kesmek kaba bir davranış.
Shy (Utangaç): She's shy around new people. - Yeni insanlar etrafında utangaç.
Friendly (Dost canlısı): My neighbors are very friendly. - Komşularım çok dost canlısı.
Calm (Sakin): He remained calm during the crisis. - Kriz sırasında sakin kaldı.
Arrogant (Kibirli): I don't like arrogant people. - Kibirli insanları sevmem.
Modest (Alçakgönüllü): Despite his success, he's always been modest. - Başarısına rağmen, her zaman alçakgönüllü oldu.
Ambitious (Hırslı): He's very ambitious, always aiming for success. - O çok hırslı, her zaman başarıyı hedefliyor.
Bright (Zeki): She's a bright student and always gets good grades. - O zeki bir öğrenci ve her zaman iyi notlar alır.
Brilliant (Muhteşem, parlak): It was a brilliant performance. - Bu muhteşem bir performanstı.
Charming (Çekici): He has a charming personality. - Çekici bir kişiliği var.
Considerate (Düşünceli): He is very considerate about others' feelings. - Diğerlerinin duygularını düşünerek hareket eder.
Cruel (Zalim): The cruel king was hated by his subjects. - Zalim kral, tebaası tarafından nefret edildi.
Faithful (Sadık): She is a faithful friend. - O sadık bir arkadaş.
Fierce (Şiddetli): The fierce storm caused a lot of damage. - Şiddetli fırtına çok hasara neden oldu.
Innocent (Masum): He looks innocent, but he's really not. - Masum görünüyor, ama gerçekten değil.
Mysterious (Gizemli): There's something mysterious about that old house. - O eski evde gizemli bir şeyler var.
Optimistic (İyimser): He is always optimistic about the future. - Gelecekle ilgili her zaman iyimser.
Pessimistic (Kötümser): He is pessimistic about the outcomes. - Sonuçlar hakkında kötümser.
Sensible (Mantıklı): It's sensible to save money for the future. - Gelecek için para biriktirmek mantıklı.
Vain (Kibirli): He's so vain about his looks. - Görünüşü hakkında çok kibirli.
Lively (Canlı): The party was very lively. - Parti çok canlıydı.
Clumsy (Sakar): He's a bit clumsy and often drops things. - Biraz sakar ve sık sık şeyleri düşürüyor.
Diligent (Çalışkan): She's very diligent and always completes her work on time. - Çok çalışkan ve her zaman işini zamanında tamamlar.
Creative (Yaratıcı): She's very creative and loves painting and drawing. - Çok yaratıcı ve resim çizmeyi seviyor.
Insecure (Güvensiz): He feels insecure about his job. - İşi hakkında güvensiz hissediyor.
Loyal (Sadık): Dogs are known to be loyal animals. - Köpeklerin sadık hayvanlar olduğu bilinir.
Timid (Çekingen): The rabbit is a timid creature. - Tavşan, çekingen bir yaratıktır.
Resilient (Dayanıklı): The resilient athlete recovered quickly from his injury. - Dayanıklı atlet, yaralanmasından hızlıca iyileşti.
Vibrant (Canlı, enerjik): The city is known for its vibrant nightlife. - Şehir, canlı gece hayatı ile bilinir.
Wise (Bilge): My grandmother is a wise woman. - Büyükannem bilge bir kadın.
Sincere (Samimi): He made a sincere apology. - Samimi bir özür diledi.
Ruthless (Merhametsiz): The dictator was ruthless and cruel. - Diktatör merhametsiz ve zalimdi.
Vivid (Canlı, net): She has a vivid imagination. - Canlı bir hayal gücü var.
Wealthy (Zengin): He became wealthy after starting his own business. - Kendi işini kurduktan sonra zengin oldu.
Thrifty (Tutumlu): She's very thrifty and rarely wastes money. - O çok tutumlu ve nadiren para harcar.
Flexible (Esnek): I need a job with flexible hours. - Esnek saatleri olan bir işe ihtiyacım var.
Passionate (Tutkulu): He is passionate about music. - Müziğe karşı tutkulu.
Enthusiastic (Hevesli): The students are enthusiastic about the school trip. - Öğrenciler okul gezisi konusunda hevesli.
Sophisticated (Sofistike): She has very sophisticated tastes in fashion. - Modada çok sofistike zevkleri var.
Daring (Cesur): The daring rescue saved the lives of the sailors. - Cesur kurtarma, denizcilerin hayatını kurtardı.
Grumpy (Huysuz): He becomes grumpy when he is tired. - Yorgun olduğunda huysuz olur.
Incredible (İnanılmaz): This new technology is simply incredible. - Bu yeni teknoloji basitçe inanılmaz.
Neat (Düzenli): He keeps his room neat and clean. - Odasını düzenli ve temiz tutar.
Thoughtful (Düşünceli): She's always thoughtful and brings me coffee in the morning. - Her zaman düşünceli ve sabahları bana kahve getirir.
Genuine (Gerçek, samimi): His apology seemed genuine. - Özrü gerçek gibi görünüyordu.
Cautious (Dikkatli): Be cautious when crossing the street. - Sokakta geçerken dikkatli olun.
Mature (Olgun): She is very mature for her age. - Yaşı için çok olgun.
Competitive (Rekabetçi): He's very competitive and hates losing. - Çok rekabetçi ve kaybetmeyi sevmez.
Impulsive (Atılgan): He's too impulsive and doesn't think before he acts. - Çok atılgan ve hareket etmeden önce düşünmez.
Perceptive (Algılayıcı): She is perceptive and quickly notices changes in people's behavior. - Algılayıcıdır ve insanların davranışlarındaki değişiklikleri hızla fark eder.
Persistent (Israrlı): He is persistent in his efforts to finish the project. - Projeyi bitirme çabalarında ısrarlı.
Sympathetic (Anlayışlı): She was sympathetic when I was upset. - Üzgün olduğumda anlayışlıydı.
Vigorous (Enerjik): He is still vigorous in his old age. - Yaşlılığına rağmen hala enerjik.
Witty (Nükteli, esprili): He is known for his witty remarks. - Nükteli sözleri ile tanınır.
Outgoing (Sosyal, dışa dönük): She's very outgoing and has a lot of friends. - Çok sosyal ve birçok arkadaşı var.
Meticulous (Titiz): He is meticulous in his work and never makes mistakes. - İşinde titizdir ve asla hata yapmaz.
Assertive (İddialı): She's assertive and isn't afraid to ask for what she wants. - İddialı ve istediği şeyi sormaktan korkmuyor.
Humble (Alçakgönüllü): Despite his success, he remains a humble person. - Başarısına rağmen, alçakgönüllü bir insan olmayı sürdürüyor.
Precise (Kesin): I need precise measurements for the tailor. - Terzi için kesin ölçülere ihtiyacım var.
Delicate (Narin, hassas): Be careful with that vase, it's very delicate. - O vazoyla dikkatli ol, çok narin.
Vast (Geniş, büyük): She has a vast collection of books. - Geniş bir kitap koleksiyonuna sahip.
Radiant (Parlak): She looked radiant on her wedding day. - Düğün gününde ışıl ışıl görünüyordu.
Virtuous (Faziletli): She's known to be a virtuous woman. - Faziletli bir kadın olduğu bilinir.
Volatile (Değişken): The political situation in the country is volatile. - Ülkedeki politik durum değişken.